Sabır pasif bir bekleyiş değil, aktif bir direniştir!
Kıymetli Müslümanlar
Yüce Rabbimiz Asr
suresinde mealen şöyle buyurmaktadır:
Asra andolsun ki, insan gerçekten ziyandadır. Ancak, iman
edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna
(Onlar ziyanda değillerdir).
Asr suresi,
vahyin ilk dönemlerinde, Duha ve İnşirah surelerinin ardından nazil olmuştur.
Asr suresi nazil olduğu vakit Mekke’de Müslümanların zulme uğradığı ve fakat
buna rağmen Allah’ın yolundan vazgeçmedikleri vakittir.
İman ve salih
amel birbirini doğurması beklenen iki şeydir. İman edenlerin salih amelde yani
ıslah edici işlerde bulunması beklenir. Islah edici amellerin başında da
birbirine hakkı ve sabrı tavsiye etmek gelir.
Hakkı tavsiye
etmek, hakikati öğütlemek, doğruyu, adili ve iyiyi yaymaya çalışmaktır. Emri
bil maruf, nehyi anil münkerdir. İyiliği emretmek, kötülükten menetmektir. Sabrı
tavsiye etmek ise başa gelen zorluklar karşısında dik durmak demektir.
Sabır, başa gelen
zorlukların sineye çekilmesi, “Allah bize bunu verdi” diyerek musibetlere
tahammül etmek demek değildir.
Sabır,
musibetlerin defi için gayret sarfetmektir. Sabır pasif bir bekleyiş değil,
aktif bir direniştir. Bir mücadeledir.
Ağır hastalığa
karşı Eyyüp Aleyhisselam sabretmiştir yani hastalığına deva bulmaya çalışmış ve
Allah’tan yardım dilemiştir.
Hz İbrahim,
babasının putperest kavmine karşı, onu ateşe atmalarına karşı sabretmiş,
direnmiştir.
Hz Musa, firavuna
karşı halkını korumuş, firavunun ordularına halkıyla direnmiştir.
Müslümanlara
yönelik Mekkeli müşriklerin boykotuna karşı Hz. Muhammed’in (sav) sabır sünneti
ise boykota göğüs germek, ondan kurtulmaya çalışmak olmuştur. Nitekim Allah Resulü
Mekke’deki baskı ve zulüm arttıkça Müslümanların hicret etmelerini sağlayarak
bu baskı ve zulümle mücadele etmiştir.
Aziz Cemaat!
Yüce Allah Bakara
Suresinin 177. Ayetinde şöyle buyurmaktadır:
Yüzlerinizi doğu ya da batı tarafına çevirmeniz iyilik
değildir. Asıl iyilik; Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara ve
peygamberlere inanan; malını sevdiği halde akrabasına, yetimlere, yoksullara,
yolda kalan gariplere, dilenenlere, hürriyetine kavuşmak isteyen köle ve
esirlere veren; namazı dosdoğru kılıp zekâtı ödeyen; antlaşma yaptığında
sözünde duran; sıkıntı, darlık, hastalık ve şiddetli savaş zamanlarında
sabredenlerin yaptığıdır. Kulluklarında samimi ve dürüst olanlar işte
bunlardır; gerçek takvâ sahipleri de yine bunlardır.
Bu ayette de görüleceği üzere, sabır, savaş vakti direnmekle,
yoksulu doyurmakla ve köleleri hürriyetine kavuşturmakla özdeşleştirilmektedir.
Saygıdeğer Kardeşlerim!
Yeri ve zamanı geldiğinde ribat ve tahammül bile aktif bir
direniş parçası olabilir.
Kur’an ve sünnetin biz müminlere çizdiği yol hakkı ve sabrı
tavsiye etmek, mücadele etmek, direnmektir.
Filistin’de 100 yıldır süregelen mücadele bunun bir
örneğidir.
Bu açıdan Filistinliler ümmete eşsiz bir örneklik
sunmaktadır.
Türkiyeli şehidimiz Ayşenur Ezgi Eygi, pasif bir tahammül
yerine bu aktif direniş yolunu seçerek sabredenlerden olmuştur. O sabrederek
şehadete koşmuştur. Onun şehadete bizlere de sabrı tavsiye etmektedir.
Bizlere düşen de bu amansız soykırım karşısında pasif bir
bekleyişle iktifa etmemektir.
Aktif bir direniş, süren bir mücadele, siyonizmle bu
topraklarda verilebilecek mücadelenin peşinde koşmak, imanın bir şartıdır.
Yüce Allah bizleri ameli salih olanlardan eylesin.
Comments
Post a Comment