Şehadet Bir Çağrıdır – 18 Ekim 2024 Cuma Hutbesi
مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللّٰهَ عَلَيْهِۚ فَمِنْهُمْ مَنْ قَضٰى نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُۘ وَمَا بَدَّلُوا تَبْد۪يلًاۙ
“Müminlerdendir o erler
ki Allah'a verdikleri ahde sadakat gösterdiler. Kimi adağını ödedi (canını
verdi), kimi de beklemektedir. Onlar, ahidlerini hiç değiştirmediler.”
Kıymetli
Kardeşlerim
Hepimizin
dilindeki bir ezgide “şehadet bir çağrıdır, nesillere, çağlara” deniyor.
Şehadet neyin çağrısıdır? Cihadın, Allah yolunda canı feda etmenin çağrısıdır
şehadet. Allah’ın emirlerine çağrıdır, dünyada adaleti tesis etmeye ve zulmü
ortadan kaldırmaya çağrıdır. Bu çağrının nesiller boyunca süreceği izah edilir.
Bir başka ezgide
ise “Her şehit bir adımdır zafere / Her zafer bir umut kutlu yere”
deniyor. Şehitlerin zafere birer adım olduğu gerçeği, modern hafsalalara
sığmaz, artı – eksi hesabına uymaz. Çünkü nasıl olur da bir kişi (ya da
onbinlerce kişi), bir komutan (ya da binlerce mücahid) kaybeden taraf zafere
bir adım yaklaşabilir?
Çünkü bir şehit, bin gence yolu gösterir. Bin şehit, bir
halka. Allah’ın yardımıyla, gözlerdeki perdeler kalkar, her şey açık seçik hale
gelir. Şehide ve şehadet çağrısına sadakat gösteren bir halk, hangi ocağın
tütmesi gerektiğini, hangi suyun sakası olunacağını görür.
Filistin halkı suyun hangi mecradan aktığını görüyor. Gümrah
akan bir ırmak oldular, dolambaçlı yataklara tevessül etmiyorlar. Kendilerini
kirsiz passız, arı duru sözleriyle, namussuzlara kanlı hançerleriyle ifade
ediyorlar.
Aziz Kardeşlerim
Ortadoğu’da zulmün mimarı, emperyalizmin coğrafyamızdaki
üssü İsrail ile savaşan Filistin halkı, şehadet çağrısına kulak vermiştir.
Üstelik bunu nesiller, çağlar boyunca yapmıştır. Yüzyıldır şehadet çağrısının
yolunda nice Filistinli yiğitler can vermiştir. Ve her şehit halkın direncini
artırmış, Filistinlileri davalarında birbirine kenetlendirmiştir.
Ebû Ali Mustafa’dan Şeyh Ahmet Yasin’e, Ayet El Akras’dan Abdülaziz
Rantisi’ye… Filistinliler canlarını feda etmekten hiçbir zaman bir adım geri
durmadılar.
Şanlı Aksa Tufanı’nın ardından kaçmayan, korkmayan, şehadete
yürüyen Gazze halkı, gelen onbinlerce şehit, kendilerinden önceki şehitlere,
şehadete sadakat göstererek büyüdüğü için korkuyu, ölümü öldürmüştür.
Kıymetli Müslümanlar!
Her lidere nasip olmayacak bir makamdır, halkıyla omuz omuza
savaşırken şehit düşmek. Ve hatta bu yönüyle dünyanın gördüğü en soylu önderlerden
biri olmuştur, şehit Yahya Sinwar. Onun şehadetiyle yasa boğulan gönüllerimiz, yine
onun vefatından evvel yaptığı konuşmalarla güç bulmuştur. Gözlerimizdeki nem,
ellerimizdeki namlulara dönüşmelidir.
Düşmanın ona verebileceği en iyi hediyenin onu savaşarak
öldürmeleri olacağını söylemişti şehit komutan. Nitekim yüce Allah dileğini yerine
getirdi. Onu şehitlerin hizasına yazdı.
Yahya Sinwar’ın namlusu son ana dek Siyonist düşmana dönüktü. Onun sünnetini devam ettirmek, nemli gözlerimizi silip, namlularımızı düşmana yöneltmek, hepimizin boynunun borcudur.
Türkiye'den siyonist katil sürüsüne akan petrol borularını durdurmak, tüfeklerine çelik, karargahlarına çimento taşıyan limanları yıkmak boynumuzun borcudur.
Comments
Post a Comment